Markette İlaç Satışı

"2010 yılında üretilen tüm ilaçların üzerinde kendisine özel kimlik numarası olacak.
Bu şekilde her ilacın üretim aşamasından başlayarak tüketilmesine kadar takibi sağlanmış olacak.
Sistem ne gibi artılar getirecek?
—Her ilacın hangi depodan hangi eczaneye gittiği, oradan hangi hastaya verildiğine kadar izlenecek. İlaç sektöründe zaman zaman yaşanılan ilaç geri çekme uygulamaları kolaylaşacak.
—Bütün dünyada ve ülkemizde görülen sahte ilaçların piyasaya girmesi engellenecek.
—Sahte kupür ile sosyal güvenlik kurumlarının soyulmasına engel olunacak.
—Yakın bir gelecekte hayata geçirilmesi beklenen ‘Elektronik Reçete’ uygulaması sonrasında reçete ve kupür gibi formaliteler ortadan kaldırılacak.
Sistemin bir de bu olumsuz yönleri var.
—Dünyada sadece ABD’de birkaç eyalette pilot olarak uygulanmış ama verim alınmamış. Avrupa’da ise birkaç ülkede sınırlı sayıda ilaç grubunda uygulanmakta.
İlaç gideri bizden çok daha fazla olan ve bilgi teknolojisi bizden çok daha gelişmiş olan ülkelerin sistemi tercih etmemesi uygulamaya tereddüt ile bakılmasına neden olmakta.
—Fazla ayrıntının bilgi sistemlerinde daha önemli olan makro bilgilere ulaşıma da zarar verebileceği çekincelerini getiriyor.
—2010 Yılında 1,5 milyar kutu civarında bir tüketim tahmin edilmekte.
1,5 Milyar ilacın tek tek numaralandırılması, tek tek stoklara girilmesi ve SGK Provizyon Sisteminde tek tek takip edilmesi uygulamada sıkıntılar doğurabilecek.
Örneğin, 4–5 milyon hasta raporlarını bile sağlıklı olarak sistemine yükleyemeyen SGK provizyon yapısının bu yükü nasıl taşıyacağı merak konusu.
—Olayın bir de mali boyutu var. Kuruluş aşamasında bile tüm sektöre 50-60 milyon dolar maliyet yükleyecek uygulamanın özellikle ucuz ilaçlarda ekonomik olmayacağı bir başka gerçek.
2010 yılında tüm ilaçların numaralandırılmasından sonra psikotrop ilaçlar, kan ürünü ilaçları ve yüksek maliyetli ilaçlardan başlanarak pilot noktalarda denenecek olan sistemin 2012 yılından sonra tamamen hayat geçirilmesi hedefleniyor.
Tabi insanın aklına ister istemez şunu sormak geliyor; devlet bir taraftan dünyada eşi görülmemiş böyle ayrıntılı bir sistemi hayata geçirmeye çalışacak kadar konuya önem verirken, diğer taraftan devletin en yetkili kişisinin yani sayın başbakanın “ilaçların marketlerde satışı için yasal düzenlemeler yapıyoruz” açıklaması ne anlama geliyor?

5 Ocak 2010 Gazete Avrupa - Ecz.Kubilay Aydın



Markette ilaç satışı


Sayın Başbakan geçtiğimiz gün Eczacılar ile SGK arasındaki anlaşmazlığa çözümü buldu.
“İlacın marketlerde satılması için yasal düzenlemeler yapacağız. Amerika’da da böyle. Eczacılar ister anlaşır ister anlaşmaz. Her şey hukuki sınırlar içinde çözülüyor.”
Doğrusunu isterseniz hiç şaşırmadım. Tam Sayın Erdoğan’a göre bir çözüm yolu.
Elli yılı aşkın bir süreden beri var olan, sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olan Eczacılık hizmetlerini düzenleyen ve uygulatan bir kurumu yasal düzenleme ile yok saymak.
Parlamenter demokrasi, istediğinizi yaparsınız. Adamı ister ipten alır, ister ipe götürürsünüz.
Ya da 25 bin Eczacıyı ve 100 bin civarında Eczane çalışanını bir gecede işsiz bırakırsınız.
—Oysa o yirmi beş bin Eczane 4 milyar dolarlık sermayesi ve 3 milyar dolarlık devlet alacağı ile Ulusal sermayenin bir ayağını oluşturuyor.
—Yine o yirmi beş bin Eczane tüm dünyada sağlık sektörünün en büyük sorunu sayılan “ilacın etkin ve güvenli kullanımını” takip ediyor.
Gerektiğinde ilacın kullanılmamasını tavsiye ediyor. Bilimsel tanımı ile “Farmasotik Bakım” dünyanın tüm ülkelerinde önemseniyor.
Hatta AB ülkelerinde hayata geçirilmek istenen, büyük sermaye gruplarının kurmak istediği Zincir Eczane modeline Avrupa Adalet Divanı 19 Mayıs 2009 tarihli kararında diyor ki; “İlaç sektöründe tekelleşmeye gidiş var, bu tekelleşmeyi kesecek, ilacı meta olmaktan çıkaracak tek güç bağımsız Eczane Eczacılarıdır. Bu nedenle Zincir Eczane modeli uygulanmamalı”
—Başbakan’ın örnek verdiği Amerika’daki sağlık sistemini yerinde inceleme şansım oldu.
Orası bambaşka bir dünya. Orayı Para yönetiyor.
Marketlerde ilaç alabiliyorsunuz. Hatta kullanma özelliğini kaybetmek üzere olan ilaçların ucuza satıldığı reyonlar bile var.
Ama..Kişi başına yıllık 900 dolar ilaç tüketilen bir ülke, GSMH içinde %16 lık harcama ile rekor kıran bir ülke. Hepsinden önemlisi Dünyada ilaca bağlı ölümlerin en çok görüldüğü ülke.
Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde böyle bir uygulama kesinlikle yok.
Nedense Başbakanımız Amerika’yı örnek almış.
Bu arada unutmadan söyleyeyim Elli yıldan beri Eczacılar ile anlaşmayan tek Başbakan olma unvanını da o alacak galiba.
Sayın Başbakan “her şey hukuka uygun” diyor ama adalete uygun mu acaba?

 29.12.2009 Gazete Avrupa Ecz.Kubilay Aydın




Eczaneler neden can çekişiyor?

Son günlerde televizyonlarda ve gazetelerde “ECZANELER CAN ÇEKİŞİYOR” ilanını görmekteyiz.
Görmeye alışkın olmadığımız bu ilan kim tarafından, kime, neyi anlatmak istiyor?
Bu ilan Türkiye’deki 24 700 Eczanenin temsilcisi olan Türk Eczacıları Birliği tarafından verilen önemli bir mesaj aslında.
Her ne kadar topluma yönelik bir mesaj gibi görünse de esas muhatabı mevcut siyasi irade.
AKP İktidarının, nerede ise tüm sağlık meslek gruplarının karşı olmasına rağmen ilgili bakanlıkları aracılığı ile hayata geçirmeye çalıştığı Sağlıkta Dönüşüm Projesi beklendiği gibi devlet bütçesinde “kara delik “ yarattı.
Son beş yılda ilaç gideri iki kat artarken, diğer sağlık giderleri de dört kat arttı.
Tüm uyarılara rağmen, her konuda olduğu gibi bildiğini yapan mevcut iktidar yine duvara tosladı.
Sağlıkta özelleştirmenin getirdiği ekstra yükü telafi etmek için etrafa saldırmaya başladı.
Hasta muayene ücretleri arttırıldı, hasta katılım paylarının arttırılması düşünüldü ve son olarak da bazı ilaçlarda fiyat indirimi gündeme geldi.
Konu ile alakalı olarak da yeni İlaç Fiyat Kararnamesi hazırlandı.
Dört aralık tarihinde uygulamaya başlamak üzere bir grup ilacın kamu ilaç fiyatında yüzde yirminin üzerinde indirim, ilaç sanayicilerinden istendi.
Nisan ayından itibaren de başka ilaçlarda da indirim konusu görüşüldü.
Bu uygulamanın iki farklı yönü var.
Her ne kadar ilacın ucuzlaması, yani kamu giderinin azalması gibi görünse de Eczane stoklarında uğratacağı zarar, eczanelerdeki ciro kaybı ve hepsinden önemlisi bu indirimi yapan ilaç üreticisinin bu giderini eczanelere verdiği karlılıktan kısarak çıkarması olayın bir başka boyutu.
Türk Eczacıları Birliği uygulamanın tüm eczacıların karlarında yıllık 700 milyon dolardan fazlasını götüreceğini ve yedi sekiz bin eczanenin iflas noktasına geleceğini tahmin ediyor.
Bölge Eczacı odaları 13 Aralık günü Ankara’da yapılacak Merkez Heyeti Seçimlerinden çok dört Aralıkta başlayacak uygulamayı düşünüyor.
Bugün bütün Türkiye’deki eczacılar Odaları aracılığı ile basın açıklamasında bulunacaklar.
Eczacıları yakından ilgilendiren bir başka konu da Hükümetin gündeminde olan yeni Eczacılık Yasa Tasarısı.
Her ne kadar Eczacılar yasalarında yeni bir düzenlemenin gerekliliğine inansalar da, mevcut iktidarın çıkardığı birçok yasada olduğu gibi eskisini aratacağı, daha çok, yabancı sermaye gruplarına hizmet edeceği endişesini taşıyorlar.
Bir zamanlar Eczacılar Birliği Başkanı olan AKP Milletvekili Mehmet Domaç’ın “Siz Meclisin önüne gelip istediğiniz eylemi yapın, biz içeride istediğimiz yasayı çıkartırız” söyleminde bulunduğu iddiası, içeriği bilinmeyen ve eczacı örgütleri ile paylaşılmayan yasa taslağına olan çekinceyi arttırıyor.
Hiçbir konuda ortak akıla ihtiyaç duymayan ve kendine paydaş aramayan, yani demokrat olamayan iktidarın gündemdeki “demokratik açılım” projesinde de sadece toplumda açılımı becerebilmesi belki de bundan kaynaklanıyor.

02.12.2009  Gazete Avrupa Ecz.Kubilay Aydın


12 Ocak 2010     Okunma Sayısı : 4475